İnsanı Yaşat Ki Devlet Yaşasın Sözünün Anlamı
Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemindeki ünlü manevi bilginlerden biri olan Şeyh Edebali'nin en ünlü öğütlerinden birisi olan "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" sözünün anlamı, yorumu ve örnekleri bu sayfada! İşte detaylar...
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın sözü, bir dönem bütün cihana hükmetmeyi başarmış olan kadim Osmanlı Devleti’nin manevi mimarlarından birisi olan Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Beye hem önemli bir nasihat ve hem de gizli bir uyarı taşıyan önemli bir sözüdür. Kritik önemdeki bu söz dönem dönem duyulan, kafaları kurcalayan, üstelik tarih boyunca geçerliliğini korumuş olmakla beraber günümüzde de hala geçerliliğini sürdüren ve aynı zamanda büyük cihan devletine (Osmanlı Devleti) hayat veren 7 asırlık sözlerdendir.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın sözü dünyanın dört bir tarafındaki pek çok dünya devletinin ‘sosyal devlet olma politikası‘ olma adı altında uyguladığı önemli bir stratejidir. Aynı zamanda sık sık duyulan meşhur binlerce yıllık kadim Türk devlet geleneğinin de önemli bir parçasıdır. Bu sözde ise ülkelerin yaşamasının insanı yaşatmaya bağlı olduğu vurgulanmaktadır çünkü ülkeleri de devletleri de oluşturanlar insanlar olduğu için insanların özellikleri ve durumu aynı zamanda ülkenin de özelliklerini ve durumunu belirleyen en önemli faktör olmaktadır.
İnsanı Yaşat Ki Devlet Yaşasın Sözünün Anlamı
✅ Devletler, insanların bir araya gelerek meydana getirdiği birlikteliklerdir. Dolayısıyla bu birlikteliklerin varlığı insanların yaşaması ve güçlü olmasına bağlıdır. Nasıl ki bir canlının yaşayabilmesi için kana ihtiyacı varsa devletin de yaşayabilmesi için sağlam insanlara ihtiyacı vardır. Canlıların bağışıklık sistemlerinin güçlü olursa sağlıklı yaşayabilmesi gibi devletin de güçlü olup dimdik ayakta durabilmesi; insanlarının güçlü, sağlıklı olmasına bağlıdır. Yani bir devletin yapması gereken insanı yaşatmaktır. Tabi yaşamak da büyümeyi gerektirmektedir.
✅ İnsanı yaşat ki devlet yaşasın sözündeki yaşatma fiili, fiilin akla gelen ilk anlamı olan hayatı devam ettirmek ve can güvenliğini sağlamak gibi temel anlamlardan ibaret değildir. Burada sosyal devlet kavramının gereksinimleri olan evsizlere kucak açmak; sağlık, eğitim, ulaşım vb. hizmetleri sunmak; kültürel ve manevi destekler sunmak gibi aktiviteler buna örnek olarak verilebilir. Liste uzatılabilir ancak bu tarz aktivitelerle desteklenen insanlar ise bilim, teknoloji, sanat, kültür ve benzeri alanlarda dev bir birikim oluşturarak devletin gücüne güç katarlar.
(Ayrıca Bakınız: Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Nedir?)
Örneğin doğru meslek seçimini yapan, oldukça kaliteli eğitim alan, geçim veya ölüm gibi bir derdi olmadığı için kafasını rahatlıkla kendi işine odaklayabilen, kendini ve hayata yönelik becerilerini geliştirerek profesyonelleşip oldukça güzel yerlere gelmeyi başaran insanlar gerek kendi ülkelerinde, gerek de dünyanın başka noktalarında büyük buluşlara, büyük işlere imza atacaklardır. Örneğin bilim, teknoloji, üretim, sanat, kültür, hayatı kolaylaştıran buluşlar, akıllıca kararlar, refahı arttıran icraatlar ve niceleri ile devleti uzun ömürle yaşatacaklardır.
“Ey oğul, artık Beysin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize hoş görmek sana, anlaşmazlıklar bize, adalet sana, haksızlık bize, bağışlamak sana. Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun.” (Şeyh Edebali)
”Devlet gemiye halk da suya benzer; gemiyi taşıyan sudur ama gemiyi deviren de sudur.” (Konfüçyüs)